Artun Sucuoğlu

Artun Sucuoğlu


DİJİTAL EĞİTİM !

12 Ekim 2020 - 09:41

Tüm okullar açılmalı. Kamu ve özel tüm okulların açılması gerektiğine inananlardanım. Bu virüs, yani Kovid-19 plajlarda yok da AVM’de yok da okullarda mı var. İlgililer böyle mi düşünüyorlar. Çocuklar sokaklarda çarşı ’da, parklarda oynuyor, pazarda gezmiyorlar mı?

Ne yapıp ne edip okulları açmalıyız. Bu haliyle olmuyor. Görüyorum, gözlemliyorum. Kısa süreli de olsa çocuklar, birkaç gün okullarına gitmeli. Derslerini sınıflarında yapmalı, teneffüslerde arkadaşlarıyla vakit geçirmeleri, oynamaları, yüz yüze eğitim almaları gerekir düşüncesindeyim.

Fen lisesi 11. sınıfa giden oğlum var. Online eğitime devam ediyorlar. Her gün okula gider gibi kalkıyorlar, hazırlanıyorlar ve tam saatinde bilgisayarın başına geçiyor. Bir dakika bile geç kalmak istemiyor zira öğretmenler not tutuyor, eksi puan yazıyor.

Yani okuldaki disiplin evlerine yansımış durumda. Gözlemliyorum; ilk derslerde performans daha yüksek, ilerleyen saatlerde konsantrasyon düşüyor. Bir yorgunluk, isteksizlik oluşuyor.

Öğretmenler dersleri süsleyerek anlatsalar da dikkatlerini yeniden toparlayacak şeyler yapsalar da olmuyor. Dostlarla konuştuğumuzda  herkezde aynı sorunlar var. Araştırdım Avrupa’da okullar açık… Önlemlerini sıkı bir şekilde almışlar.

Almanya’da okullar 2 aydır açık olmasına rağmen münferit birkaç olay dışında herhangi bir yayılım olmamış, genelde etkilenen kişinin izolasyonu istenmiş. Okulları hiç kapatmayan İsveç ile okulları kapatan Finlandiya’yı karşılaştırdığımızda İsveç’tekilerin daha mutlu olduğu görülüyor. Avusturalya’da yapılan ve okullar kaynaklı bir çalışmada; çocukların ve öğretmenlerin Kovid-19’un yayılmasında etkilerinin düşük olduğu izleniyor. İrlanda medyasına bakıldığında “Bulgular okulların öğrenciler arasında veya öğrenciler ile okul çalışanları arasında Kovid-19 bulaşmasına yönelik yüksek riskli bir ortam oluşmadığı gözlemlenmiş. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezinin raporlarında da okulların toplumda hastalığın yayılmasında rol oynamadığı, çocukların ve okul çalışanlarının tehlikeye maruz olmadığı sonucuna varılıyor. Kısıtlamaları, tedbirleri biz başka yerlerde alalım ama okulları en azından belirli günler açık tutalım, yoksa bir nesli boşa harcamış olacağız.

Atladığımız bir detay daha var. Millî Eğitim Bakanlığı özel okullara bir yazı yollamıştı. Anaokulu, 1,2,3,4 sınıf, 8. sınıf ve 12.sınıflar haricindeki tüm seviyelerde yüz yüze eğitim yapılması halinde asgari ücretin 20 katı ceza verileceği belirtiliyordu. Ben özel okulların bu kurala uyduğunu düşünüyorum. Zaten bu süreçte kimse yanlış bir şey yapmak istemez. Ama şöyle de bir konu vardı. Yine aynı yazıda özel eğitim ve kişisel gelişim kurslarının her seviyeye yüz yüze eğitim verilebileceği söyleniyordu. Özel okullara açılması halinde ceza verilirken, kişisel gelişim kurslarının eğitime açık olması kendi içinde bir çelişkiyi barındırmıyor mu? Özel okullar etüt merkezi şeklinde yerler açıp veya yasal olmayan yollarla bu kurumlara öğrenci göndererek merdivenaltı eğitime geçebilir. Bu nedenle biz ne pahasına olursa olsun okulları açmalıyız. Bunun için koşulları uygun hale getirmeliyiz.

Gruplara ayrılmış ve seyreltilmiş olarak da olsa çocukların okula gitmesini sağlamalıyız. Psikolojik açıdan bu çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu durumun uzaktan eğitimin de verimliliğini arttıracağı kanısındayım.

Bakın rehber öğretmenler konuya nasıl yaklaşıyor: “Dijital çağa girişin zorunlu dersi uzaktan eğitim oldu. Canlı derslerde çocuklar sıkılıyor. Çünkü uygulanan yöntemler yüz yüze eğitime göre düşünülmüş. Ders sürelerinin uzun olması, öğretmenlerin anlatım yöntemi kullanmasından anlaşılıyor. Çocuk sınıfta 5 duyusuyla var olurken, canlı derslere görme ve işitme duyusuyla katılıyor. Oturdukları yerde sıkıldıklarında aileleri müdahale ediyor. Herkes öğrenme kaybı üzerinde duruyor. En çok telaşlanılan konu akademik öğrenme kaybı. Halbuki en kolay telafi edilecek konulardan biri. Asıl öğrenme kaybı okulun sosyal yönünün unutulmasıyla oluşuyor. Selamlaşma, sıraya girme, sıra bekleme, söz alma, iyi bir dinleyici olma, serbest oyun oynama, spor yapma, takım ruhu, alışveriş yapma… Okul hayattır. Çevrimiçi uygulamalar ise bu hayatın bir parçasıdır. Eğitim öğretim dijitalde devam edecekse bilişim teknoloji öğretmenleri, eğitim programları ve öğretim uzmanlarından bilgi, görüş ve destek almak en doğru tercih olacaktır.”

Rehber öğretmenlerimizin yukarıdaki görüşlerine kesinlikle katılıyorum. Okuldan daha değerli bir şey olamaz. Çocuklarımızı mutlaka okula yollamalıyız. Fakat bu arada görüyorum ki velilerimiz müthiş bir ikilem içinde… 35-40 dakikalık online eğitimleri yetersiz buluyorlar. Bir çocuğun sekiz saat boyunca bilgisayar başında nasıl zaman geçirebileceğini düşünmüyorlar bile… Çocuklarını okula göndermeyeceklerini söylüyorlar, plajlara, restoranlara, AVM’lere gidiyorlar ama konu okul olunca çekindiklerini söylüyorlar. Ben elbette üniversiteleri de içine alacak, kapsayacak bir formül olması gerektiğine inanıyorum. Üniversite arkadaşlığı diye bir şey vardır tıpkı asker arkadaşlığı gibidir. Üniversite bahçelerinde yapılan sohbetleri insanlar hayat boyu unutamaz ve tatbikî eğitim… Laboratuvar deneyimi gerektiren bir bölümde okuyorsanız, bunu nasıl telafi edebilirsiniz? İşin ekonomik yanına hiç değinmedik. Servisler, kantinler, yemekler ve burada çalışanlar… Yurtlar ve burada çalışanlar…

Hepinize iyi haftalar..

YORUMLAR

  • 0 Yorum