Her sabah uyandığımızda aslında bir seçim yapıyoruz.
Nasıl bir dünyada yaşamak istediğimize, doğaya nasıl davranacağımıza, gelecek kuşaklara nasıl bir miras bırakacağımıza dair sessiz ama güçlü bir karar veriyoruz.
Görseldeki gibi düşünün…
Bir el, gri sis perdesini aralıyor. Ardında yemyeşil bir doğa, masmavi gökyüzü ve özgürce uzanan bir yol…
O el bizim elimiz.
O perde, bilinçsiz tüketimin, umursamazlığın ve atıklarla örülmüş alışkanlıklarımızın sembolü.
Ve o perdeyi aralamak, aslında sadece bir tercih meselesi.
Bugün çevremize baktığımızda griyi de görebiliriz, yeşili de.
Fabrika dumanlarını, atıklarla dolu dereleri, plastikle kaplı sahilleri de seçebiliriz;
temiz sokakları, geri dönüştürülmüş materyallerle yapılmış ürünleri, doğayla uyum içinde yaşayan bir toplumu da.
“Ben tek başıma ne değiştirebilirim ki?” diyenlerin çok olduğu bir çağda, unutmamamız gereken bir gerçek var:
Her atığın bir dönüşümü, her bireyin bir etkisi vardır.
Bir plastik şişeyi geri dönüşüme atmak, bir poşeti reddetmek, konteynerlerin temizliğine önem vermek ya da çevremizi bilinçlendirmek…
Bunların her biri birer “yeşil dokunuş.”
Küçük ama birikince büyük bir fark yaratıyorlar.
Dünyayı değiştirmek büyük adımlarla değil, küçük bilinçli adımlarla başlar.
Bir ağaç dikmek, suyu dikkatli kullanmak, doğayı koruyan teknolojilere yatırım yapmak, çocuklara çevre sevgisini öğretmek…
İşte o zaman gri perdeler birer birer kalkar, yerini umut dolu bir mavi gökyüzüne bırakır.
Bugün yine karar zamanı.
Yeşili mi seçeceğiz, griyi mi?
Doğayı kirleten tarafta mı olacağız, yoksa onu koruyan ellerden biri mi olacağız?
Seçim bizim.
Ama unutmayalım: gelecek nesiller, bizim seçimlerimizin sonuçlarını yaşayacak.


YORUMLAR