SEVMİYORUM İŞTE!
Yaşar Eyice yazdı...

14 Ağustos 2025 - 09:57
Siyaseti ve siyasetçileri, daha doğrusu nedense politikacıları sevmem.
Onlara hiç yakınlık göstermedim, zaman zaman işim olmasına rağmen.
Baştan sona haksızlıklarla dolu bir ortamın içinde olduğunuzu anlıyor, hissediyorsunuz.
Hatta halk arasında, işi gücü iyi olanlara şöyle denir;
‘Ne işin var politikada!’
Çoğu güvenilir insan şansını, kendine güvenerek, hizmet inancı ile girdiği politika sahnesinden çekildiğini de görmüşsünüzdür, ya da kendi kabuğuna girdiğini…
Türkiye, Özgür Özel’in ‘Topuklu Efe topuklandı!’ gibi bir benzetmesiyle öğrenin, ben de ‘Efelik’ üzerine bir ön araştırma yaptım.
Ama önce yıllar öncesine gideyim:
*- SOYADI BENZERLİĞİ
Muğla’nın Milas ilçesinde soyadı ‘Çerçioğlu’ olan bir belediye başkanı vardı.
İri yarı sayılırdı, ‘Babacan’ tavırlıydı.
‘Bölgeci’ olduğum için çok haberini yapmıştım.
Bir gün bana, ‘Kızım İzmir’de Özel Türk Koleji’nde yatılı okuyor. Ona da söyledim, bir sıkıntısı olursa seni aramasını!’ dedi.
Bu arada ‘Çocuğum sana emanet!’ diyen ikinci kişiydi, ünlü bir mimar- mühendisten sonra.
Ne diyeceğimi bilememiştim.
‘Tabii tabii bir sıkıntısı olursa beni arasın!’ diye yanıt vermiştim.
Sonraları Özlem Çerçioğlu’nun ‘Aydın Belediye Başkanı olduğunu’ ve kendisiyle söyleşi yapmadan önce İzmir’den randevu almak için aradığımda, ‘Milas Belediye Başkanının benden istediğini’ anlattım, ‘Onlardan mısın?’ diye sorduğumda ‘Hayır!’ demişti.
Çerçioğlu soyadı bana bunları anımsatmıştı.
İsim benzerliği gibi bir şeydi yani!
*- EFELİK NEDİR?
Yaşar Aksoy, paylaşımında kısa ve öz şunu yazmış:
‘Efelik budur!
Topuklusu, sutyenlisi olmaz…
Hanım Efe ya çarık giyer, ya da çizme…”
Ama Etem Oruç, 700 yıllık efeler tarihini yazmış.
‘Gizemli Kadın Efe, İmamköylü Çete Ayşe, Çiftlikli Kübra efe gibi efeler vardı da topuklusunu hiç görmedim.
Efeler sözünün eridir’ diyerek, ‘Efe ve Efe Yeminini’ de ele alarak şunları anlatıyor:
*- EFE’NİN HARMAN OLDUĞU YERLER
“Batı Anadolu’nun pek çok yerinde efelik ve efe oyunları yaygındır. Efenin harman olduğu yer Ege, Ege’de de Aydın, Sultanhisar ve Ödemiş ilçeleridir.
Kurtuluş Savaşında büyük kahramanlıklar gösteren Yörük Ali Efe Sultanhisar ilçesinin Kavaklı Köyünden bir Yörük çocuğudur.
Osmanlı Devletinin son yıllarında (1828) ortaya çıkan Atçalı Kel Mehmet, Sinanoğlu, Gizemli Kadın Efe, İnce Mehmet Efe gibi efeler de, bu yörenin yörüklerindendir.
İnce Mehmet, Çakıcı Mehmet Efe, Gökçen Efe gibi pek çok efe Ödemiş yöresindendir.
Sultanhisar’ın bir kilometre kuzeyindeki Nysa kentinde ta ilk çağlardan bu yana efelik geleneği sürmektedir.
İlk tiyatro da bağbozumu törenlerinde Nysa’da başlamıştır.
*- EFELERİN SİMGESİ
Şarap tanrısı Dionysos’la ‘Dionysos’ adı, Nysa dağının ışık tanrısı anlamına gelir.
İvriz’deki Hitit kabartmalarında Bakkhos, bir elinde üzüm salkımı, öteki elinde bir demet arpa başağı tutmaktadır.
Ağacın kökü toprak, insanın kökü ekmek demektedir.
Efelerin çiçekli ve yapraklı baş çemberleri kuşkusuz Bakkhossal bir simgedir.
Bu çemberi en çok da Aydın efeleri takar.
Subayların başlıklarının önündeki ay yıldızı saran bronz defne yaprak çelengi de efelerin çemberinden esinlenerek yapılmıştır.
*- EFE KIYAFETİ
Efelerin giydikleri cepkenin kolları varsa ‘cepken’, kolsuz ise ‘camadan’ olur.
Bunlar, üzerleri siyah işlemeli, koyu renkli çuhadandır.
Sırmalı işlemeleri efeler değil, kızanlar giyer.
Efeler bellerine bir şal dolanırlar; Onun üstüne de meşin bir silahlık. Şalvara ‘Çakşır menevrek’ denir.
Şalvar diz kapaklarına gelir ama dizkapaklarını örtmez.
Dağ dunudur bu.
Yün çorap üzerine meşinden ‘kepmen’ bir dizlik çekerler.
Camadan cepken de gövdeyi, taştan, oktan korumak için kalın gönden yapılırdı.
Kimi efeler de pazubent denilen, kurşun geçirmeyeceğini inanılan bir muska takarlardı.
*- YİĞİTİN EFELİK SINAVI
Efe sözü bugün, yiğitlik, savaşçılık, ağabey, ya da sakalı tıraş edilecek çağa gelmiş genç, delikanlı anlamında kullanılır.
Efelik bir çeşit seçimle olur.
Bu seçimin kuralları, töreleri vardır.
Zeybekliğe geçiş ve efe yemini:
Zeybek, efelerin buyruğu ile kızanları yetiştirir.
Kızanlar da belli kurallar ve törenlerle zeybek olurlar.
Tanyeri ağarırken tören için efe gurubu dağa çıkar.
Dağa çıkmak çok önemlidir.
Daha önemlisi de defne (teknel ya da ölüm ağacı derler) ağacının yanında halka olup diz çökerek beklerler.
Yalnız zeybek adayı kızan ayakta durur.
Yatağanını (kulaklı uzun bıçak) çeker, üç kez öpüp efenin önünde diz çöker.
Efe, kızana sorular sorar, zeybekler hep bir ağızdan bu sorulara yanıt verir:
*- YAKINDA DOĞRUYU ÖĞRENİRİZ
Gazanfer Eryüksel, Aydın’da beklenmedik siyasi gelişmeler ve yer değiştirmeler ortaya çıkınca, “Gazeteci-yazar Ergün Poyraz’ın kaleme aldığı ve Sarmal Kitabevi tarafından yayımlanan Kırık Topuklu Kirli Kontes – Özlem Çerçioğlu kitabı” nı ve konusunu paylaşmış,.
Ben bilmiyordum, ama Aydın’da bazı kişiler ve gazetecilerin ile ikiye ayrıldıklarını duymuştum.
Çoğunu tanıdığım için, ‘içişlerine karışmam!’ diyerek, nedenlerine fazla kafa yormadım.
Hatta ‘Topuklu Efe’ dediğimiz Başkan Çerçioğlu’nun bir yemek davetine de, ‘yoğunum, inşallah bir gün!’ diyerek olumlu yanıt vermemiştim.
Tavrımı meslektaşlarım bilir.
Gelişmeler, açıklamalar, yorumlar üzerine ben de, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na yönelik çok sayıda suçlama ve iddiayı kamuoyunun dikkatine sunduğu paylaşımı dikkatle okudum.
İnanılacak gibi değil!
Tabii bunun nedenlerini, perde arkasını önümüzdeki günlerde hepimiz daha geniş şekilde öğreneceğiz,
Ya da küllenip gidecek…
*-
Gazanfer Bey’in anlattığına göre, Poyraz’ın, Çerçioğlu ile yaklaşık on yıl birlikte çalışmış biri olarak kaleme aldığı bu kitap, içerdiği belgeler ve gözlemlerle dikkat çekiyor.
Kitap, siyasi kariyeri boyunca hem Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içindeki etkisiyle hem de kamu kaynaklarını kullanma biçimiyle sık sık tartışma konusu olan Çerçioğlu’nun, ‘kadın kimliğini kalkan olarak kullanıp kamu gücünü kişisel hesaplaşmalar için kullandığı’ tezine odaklanıyor.
*- MAKİNEDEN BELEDİYE BAŞKANLIĞINA
Kitabın giriş bölümünde Çerçioğlu’nun özgeçmişi özetleniyor:
Nazilli doğumlu, Selçuk Üniversitesi mezunu, Jantsa fabrikasında başladığı iş yaşamı, eşi Ercan Çerçioğlu ile evliliği, New York’ta müşteri temsilciliği yapması ve Türkiye’ye dönüşte emlakçılık derken siyasete atılışı…
2002’de Deniz Baykal sayesinde milletvekilliği, ardından belediye başkanlığı ve nihayet büyükşehir koltuğu.
Poyraz’a göre bu hızlı yükselişin arkasında ‘kadın kotası ve siyasetteki ilişkisel sermaye’ kadar, Aydın’da kurduğu ‘paralel güç ağları’ etkili oldu.
Kitabın büyük bölümü, kamu ihalelerinde yapılan usulsüzlükler, danışman şirketlere aktarılan astronomik ödemeler, adrese teslim şartnameler ve belediye kaynaklarının şahsi menfaat için kullanıldığına dair örneklerle dolu.
Özellikle temizlik hizmetleri ve yazılım alımları üzerine yapılan harcamalar eleştiri oklarının odağında.
SAMPAŞ adlı şirketten alınan ücretsiz yazılımın bir kenara atılarak, LITERA şirketine milyonlarca lira ödenmesiyle başlayan sürecin, MASAK raporlarına bile konu olduğu belirtiliyor.
İçişleri Bakanlığı tarafından 60 milyon lirayı aşkın kamu zararına yol açıldığı tespitiyle Çerçioğlu ve 32 belediye personeli hakkında yargılama izni verilmiş durumda.
*- ÇAMUR MU ATILIYOR?
Kitap, Çerçioğlu’nun geçmişte FETÖ ile yakın ilişki içinde olduğunu da öne sürüyor.
Zaman gazetesine 1 milyon TL tutarında reklam verilmesi, Türkçe Olimpiyatlarına bağış yapılması ve FETÖ’den hapis cezası alan eski Başsavcı Ekrem Yiğit ile iddia edilen özel ilişkiler bu çerçevede değerlendiriliyor.
Daha da çarpıcısı, Poyraz’ın iddiasına göre;
Çerçioğlu, CHP’den çok AKP ile flört eden bir siyasi kimlik çizmiş durumda.
TÜRGEV’e yapılan bağışlar, Burhan Kuzu ve Bekir Kuvvet Erim ile temaslar bu iddiayı güçlendiren örnekler arasında yer alıyor.
Poyraz’a göre Çerçioğlu’nun yönetim biçimi sadece dışa karşı değil, içeriye karşı da ‘yıkıcı ve korku İmparatorluğu’na dayalı.
CHP’li milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, kadın çalışanlar ve hatta kendi danışmanları, kitapta ‘itibarsızlaştırma ve siyasi linç’ kampanyalarının mağdurları olarak gösteriliyor.
Servet T., Metin C., Fatih K., Veysel D. gibi isimlerin yaşadıkları, Poyraz’ın iddiasıyla, bir ‘siyasi kıyım politikası’nın tezahürleri olarak resmediliyor.
Burada benim anlamadığım nokta şu:
Bu kadar ağır suçlamalar var, hatta kitabı bile yazılıp basılmış.
CHP’de bu arada üç genel başkan değişmiş, neden kaç devre başkan olarak gösterilmiş.
Hatta milletvekili yapılmış.
Şikayetler, iddialar hiç mi ele alınmamış?
Ya da parti suçu işlemediği, partinin aleyhine bir şey yapmadığına dair raporlar mı tutulmuş?
Soru çok, yanıtları yok!
‘Çamur at izi kalsın!’ mı denmiş yoksa!?
*- DAHA DA VAHİMİ
Kitapta yer verilen en dikkat çekici iddialardan biri, bürokratların hızlı zenginleşmeleri.
Ertuğrul Y., Ozan ve Gökçen Ç. Süha B. gibi isimlerin kamu görevlisi maaşlarıyla lüks araçlar, rezidanslar, malikaneler ve yatlar edinmesi; servet transferlerinin kamu kaynaklı olduğunu ima eden örneklerle birlikte sunuluyor.
Poyraz, Çerçioğlu’nun medya üzerindeki etkisini ve sahte sosyal medya hesaplarıyla muhaliflere uyguladığı ‘itibar suikastlerini’ detaylandırıyor. ‘Osmanlı Torunu’ isimli bir troll hesabın arkasındaki yapının doğrudan belediye destekli olduğunu savunuyor.
Kumpaslara medya mensupları kadar, CHP’li isimlerin de maruz kaldığı iddia ediliyor.
*- BİRİ OLMAZSA, DİĞERİ
Kitabın en çarpıcı tespitlerinden biri, hakkında açılan 15 ayrı dava olmasına rağmen, Çerçioğlu’nun hâlâ görevde olması.
Poyraz bu durumu, yargıya müdahale, davaların zamana yayılması ve üst düzey isimlerle olan ilişkilerle açıklıyor.
Adalet Bakanlığı’nın, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ve İçişleri Bakanlığı’nın ‘siyaseten dokunulmaz’ bir yapıya göz yumduğunu öne sürüyor.
Kitabın sonunda, Özlem Çerçioğlu için çarpıcı bir benzetme yapılıyor: ‘Zübük!’
Aziz Nesin’in meşhur karakteriyle özdeşleştirilen Çerçioğlu’nun, halkı kandırmakta usta bir figür olduğu ve ‘efelik’ sıfatını suistimal ettiği öne sürülüyor.
*- KIRIK TOPUKLU!
“Kırık Topuklu Kirli Kontes’ kitabı; iddiaların ve belgelerin ışığında bir yerel yöneticinin ülke gündemini nasıl meşgul edebileceğini gösteren bir örnek olarak dikkat çekiyor.
Ergün Poyraz’ın kaleme aldığı bu kitap, sadece Özlem Çerçioğlu özelinde değil, Türkiye’de yerel yönetimlerin nasıl birer güç merkezine dönüşebildiğinin de acı bir panoraması niteliğinde.
Kitap, savcılık dosyalarından medya kayıtlarına, MASAK raporlarından tanık ifadelerine kadar geniş bir yelpazede delillerle destekleniyor ve kamuoyunun vicdanına şu soruyu yöneltiyor:
Adalet mi, dokunulmazlık mı?
Onlara hiç yakınlık göstermedim, zaman zaman işim olmasına rağmen.
Baştan sona haksızlıklarla dolu bir ortamın içinde olduğunuzu anlıyor, hissediyorsunuz.
Hatta halk arasında, işi gücü iyi olanlara şöyle denir;
‘Ne işin var politikada!’
Çoğu güvenilir insan şansını, kendine güvenerek, hizmet inancı ile girdiği politika sahnesinden çekildiğini de görmüşsünüzdür, ya da kendi kabuğuna girdiğini…
Türkiye, Özgür Özel’in ‘Topuklu Efe topuklandı!’ gibi bir benzetmesiyle öğrenin, ben de ‘Efelik’ üzerine bir ön araştırma yaptım.
Ama önce yıllar öncesine gideyim:
*- SOYADI BENZERLİĞİ
Muğla’nın Milas ilçesinde soyadı ‘Çerçioğlu’ olan bir belediye başkanı vardı.
İri yarı sayılırdı, ‘Babacan’ tavırlıydı.
‘Bölgeci’ olduğum için çok haberini yapmıştım.
Bir gün bana, ‘Kızım İzmir’de Özel Türk Koleji’nde yatılı okuyor. Ona da söyledim, bir sıkıntısı olursa seni aramasını!’ dedi.
Bu arada ‘Çocuğum sana emanet!’ diyen ikinci kişiydi, ünlü bir mimar- mühendisten sonra.
Ne diyeceğimi bilememiştim.
‘Tabii tabii bir sıkıntısı olursa beni arasın!’ diye yanıt vermiştim.
Sonraları Özlem Çerçioğlu’nun ‘Aydın Belediye Başkanı olduğunu’ ve kendisiyle söyleşi yapmadan önce İzmir’den randevu almak için aradığımda, ‘Milas Belediye Başkanının benden istediğini’ anlattım, ‘Onlardan mısın?’ diye sorduğumda ‘Hayır!’ demişti.
Çerçioğlu soyadı bana bunları anımsatmıştı.
İsim benzerliği gibi bir şeydi yani!
*- EFELİK NEDİR?
Yaşar Aksoy, paylaşımında kısa ve öz şunu yazmış:
‘Efelik budur!
Topuklusu, sutyenlisi olmaz…
Hanım Efe ya çarık giyer, ya da çizme…”
Ama Etem Oruç, 700 yıllık efeler tarihini yazmış.
‘Gizemli Kadın Efe, İmamköylü Çete Ayşe, Çiftlikli Kübra efe gibi efeler vardı da topuklusunu hiç görmedim.
Efeler sözünün eridir’ diyerek, ‘Efe ve Efe Yeminini’ de ele alarak şunları anlatıyor:
*- EFE’NİN HARMAN OLDUĞU YERLER
“Batı Anadolu’nun pek çok yerinde efelik ve efe oyunları yaygındır. Efenin harman olduğu yer Ege, Ege’de de Aydın, Sultanhisar ve Ödemiş ilçeleridir.
Kurtuluş Savaşında büyük kahramanlıklar gösteren Yörük Ali Efe Sultanhisar ilçesinin Kavaklı Köyünden bir Yörük çocuğudur.
Osmanlı Devletinin son yıllarında (1828) ortaya çıkan Atçalı Kel Mehmet, Sinanoğlu, Gizemli Kadın Efe, İnce Mehmet Efe gibi efeler de, bu yörenin yörüklerindendir.
İnce Mehmet, Çakıcı Mehmet Efe, Gökçen Efe gibi pek çok efe Ödemiş yöresindendir.
Sultanhisar’ın bir kilometre kuzeyindeki Nysa kentinde ta ilk çağlardan bu yana efelik geleneği sürmektedir.
İlk tiyatro da bağbozumu törenlerinde Nysa’da başlamıştır.
*- EFELERİN SİMGESİ
Şarap tanrısı Dionysos’la ‘Dionysos’ adı, Nysa dağının ışık tanrısı anlamına gelir.
İvriz’deki Hitit kabartmalarında Bakkhos, bir elinde üzüm salkımı, öteki elinde bir demet arpa başağı tutmaktadır.
Ağacın kökü toprak, insanın kökü ekmek demektedir.
Efelerin çiçekli ve yapraklı baş çemberleri kuşkusuz Bakkhossal bir simgedir.
Bu çemberi en çok da Aydın efeleri takar.
Subayların başlıklarının önündeki ay yıldızı saran bronz defne yaprak çelengi de efelerin çemberinden esinlenerek yapılmıştır.
*- EFE KIYAFETİ
Efelerin giydikleri cepkenin kolları varsa ‘cepken’, kolsuz ise ‘camadan’ olur.
Bunlar, üzerleri siyah işlemeli, koyu renkli çuhadandır.
Sırmalı işlemeleri efeler değil, kızanlar giyer.
Efeler bellerine bir şal dolanırlar; Onun üstüne de meşin bir silahlık. Şalvara ‘Çakşır menevrek’ denir.
Şalvar diz kapaklarına gelir ama dizkapaklarını örtmez.
Dağ dunudur bu.
Yün çorap üzerine meşinden ‘kepmen’ bir dizlik çekerler.
Camadan cepken de gövdeyi, taştan, oktan korumak için kalın gönden yapılırdı.
Kimi efeler de pazubent denilen, kurşun geçirmeyeceğini inanılan bir muska takarlardı.
*- YİĞİTİN EFELİK SINAVI
Efe sözü bugün, yiğitlik, savaşçılık, ağabey, ya da sakalı tıraş edilecek çağa gelmiş genç, delikanlı anlamında kullanılır.
Efelik bir çeşit seçimle olur.
Bu seçimin kuralları, töreleri vardır.
Zeybekliğe geçiş ve efe yemini:
Zeybek, efelerin buyruğu ile kızanları yetiştirir.
Kızanlar da belli kurallar ve törenlerle zeybek olurlar.
Tanyeri ağarırken tören için efe gurubu dağa çıkar.
Dağa çıkmak çok önemlidir.
Daha önemlisi de defne (teknel ya da ölüm ağacı derler) ağacının yanında halka olup diz çökerek beklerler.
Yalnız zeybek adayı kızan ayakta durur.
Yatağanını (kulaklı uzun bıçak) çeker, üç kez öpüp efenin önünde diz çöker.
Efe, kızana sorular sorar, zeybekler hep bir ağızdan bu sorulara yanıt verir:
*- YAKINDA DOĞRUYU ÖĞRENİRİZ
Gazanfer Eryüksel, Aydın’da beklenmedik siyasi gelişmeler ve yer değiştirmeler ortaya çıkınca, “Gazeteci-yazar Ergün Poyraz’ın kaleme aldığı ve Sarmal Kitabevi tarafından yayımlanan Kırık Topuklu Kirli Kontes – Özlem Çerçioğlu kitabı” nı ve konusunu paylaşmış,.
Ben bilmiyordum, ama Aydın’da bazı kişiler ve gazetecilerin ile ikiye ayrıldıklarını duymuştum.
Çoğunu tanıdığım için, ‘içişlerine karışmam!’ diyerek, nedenlerine fazla kafa yormadım.
Hatta ‘Topuklu Efe’ dediğimiz Başkan Çerçioğlu’nun bir yemek davetine de, ‘yoğunum, inşallah bir gün!’ diyerek olumlu yanıt vermemiştim.
Tavrımı meslektaşlarım bilir.
Gelişmeler, açıklamalar, yorumlar üzerine ben de, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na yönelik çok sayıda suçlama ve iddiayı kamuoyunun dikkatine sunduğu paylaşımı dikkatle okudum.
İnanılacak gibi değil!
Tabii bunun nedenlerini, perde arkasını önümüzdeki günlerde hepimiz daha geniş şekilde öğreneceğiz,
Ya da küllenip gidecek…
*-
Gazanfer Bey’in anlattığına göre, Poyraz’ın, Çerçioğlu ile yaklaşık on yıl birlikte çalışmış biri olarak kaleme aldığı bu kitap, içerdiği belgeler ve gözlemlerle dikkat çekiyor.
Kitap, siyasi kariyeri boyunca hem Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içindeki etkisiyle hem de kamu kaynaklarını kullanma biçimiyle sık sık tartışma konusu olan Çerçioğlu’nun, ‘kadın kimliğini kalkan olarak kullanıp kamu gücünü kişisel hesaplaşmalar için kullandığı’ tezine odaklanıyor.
*- MAKİNEDEN BELEDİYE BAŞKANLIĞINA
Kitabın giriş bölümünde Çerçioğlu’nun özgeçmişi özetleniyor:
Nazilli doğumlu, Selçuk Üniversitesi mezunu, Jantsa fabrikasında başladığı iş yaşamı, eşi Ercan Çerçioğlu ile evliliği, New York’ta müşteri temsilciliği yapması ve Türkiye’ye dönüşte emlakçılık derken siyasete atılışı…
2002’de Deniz Baykal sayesinde milletvekilliği, ardından belediye başkanlığı ve nihayet büyükşehir koltuğu.
Poyraz’a göre bu hızlı yükselişin arkasında ‘kadın kotası ve siyasetteki ilişkisel sermaye’ kadar, Aydın’da kurduğu ‘paralel güç ağları’ etkili oldu.
Kitabın büyük bölümü, kamu ihalelerinde yapılan usulsüzlükler, danışman şirketlere aktarılan astronomik ödemeler, adrese teslim şartnameler ve belediye kaynaklarının şahsi menfaat için kullanıldığına dair örneklerle dolu.
Özellikle temizlik hizmetleri ve yazılım alımları üzerine yapılan harcamalar eleştiri oklarının odağında.
SAMPAŞ adlı şirketten alınan ücretsiz yazılımın bir kenara atılarak, LITERA şirketine milyonlarca lira ödenmesiyle başlayan sürecin, MASAK raporlarına bile konu olduğu belirtiliyor.
İçişleri Bakanlığı tarafından 60 milyon lirayı aşkın kamu zararına yol açıldığı tespitiyle Çerçioğlu ve 32 belediye personeli hakkında yargılama izni verilmiş durumda.
*- ÇAMUR MU ATILIYOR?
Kitap, Çerçioğlu’nun geçmişte FETÖ ile yakın ilişki içinde olduğunu da öne sürüyor.
Zaman gazetesine 1 milyon TL tutarında reklam verilmesi, Türkçe Olimpiyatlarına bağış yapılması ve FETÖ’den hapis cezası alan eski Başsavcı Ekrem Yiğit ile iddia edilen özel ilişkiler bu çerçevede değerlendiriliyor.
Daha da çarpıcısı, Poyraz’ın iddiasına göre;
Çerçioğlu, CHP’den çok AKP ile flört eden bir siyasi kimlik çizmiş durumda.
TÜRGEV’e yapılan bağışlar, Burhan Kuzu ve Bekir Kuvvet Erim ile temaslar bu iddiayı güçlendiren örnekler arasında yer alıyor.
Poyraz’a göre Çerçioğlu’nun yönetim biçimi sadece dışa karşı değil, içeriye karşı da ‘yıkıcı ve korku İmparatorluğu’na dayalı.
CHP’li milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, kadın çalışanlar ve hatta kendi danışmanları, kitapta ‘itibarsızlaştırma ve siyasi linç’ kampanyalarının mağdurları olarak gösteriliyor.
Servet T., Metin C., Fatih K., Veysel D. gibi isimlerin yaşadıkları, Poyraz’ın iddiasıyla, bir ‘siyasi kıyım politikası’nın tezahürleri olarak resmediliyor.
Burada benim anlamadığım nokta şu:
Bu kadar ağır suçlamalar var, hatta kitabı bile yazılıp basılmış.
CHP’de bu arada üç genel başkan değişmiş, neden kaç devre başkan olarak gösterilmiş.
Hatta milletvekili yapılmış.
Şikayetler, iddialar hiç mi ele alınmamış?
Ya da parti suçu işlemediği, partinin aleyhine bir şey yapmadığına dair raporlar mı tutulmuş?
Soru çok, yanıtları yok!
‘Çamur at izi kalsın!’ mı denmiş yoksa!?
*- DAHA DA VAHİMİ
Kitapta yer verilen en dikkat çekici iddialardan biri, bürokratların hızlı zenginleşmeleri.
Ertuğrul Y., Ozan ve Gökçen Ç. Süha B. gibi isimlerin kamu görevlisi maaşlarıyla lüks araçlar, rezidanslar, malikaneler ve yatlar edinmesi; servet transferlerinin kamu kaynaklı olduğunu ima eden örneklerle birlikte sunuluyor.
Poyraz, Çerçioğlu’nun medya üzerindeki etkisini ve sahte sosyal medya hesaplarıyla muhaliflere uyguladığı ‘itibar suikastlerini’ detaylandırıyor. ‘Osmanlı Torunu’ isimli bir troll hesabın arkasındaki yapının doğrudan belediye destekli olduğunu savunuyor.
Kumpaslara medya mensupları kadar, CHP’li isimlerin de maruz kaldığı iddia ediliyor.
*- BİRİ OLMAZSA, DİĞERİ
Kitabın en çarpıcı tespitlerinden biri, hakkında açılan 15 ayrı dava olmasına rağmen, Çerçioğlu’nun hâlâ görevde olması.
Poyraz bu durumu, yargıya müdahale, davaların zamana yayılması ve üst düzey isimlerle olan ilişkilerle açıklıyor.
Adalet Bakanlığı’nın, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ve İçişleri Bakanlığı’nın ‘siyaseten dokunulmaz’ bir yapıya göz yumduğunu öne sürüyor.
Kitabın sonunda, Özlem Çerçioğlu için çarpıcı bir benzetme yapılıyor: ‘Zübük!’
Aziz Nesin’in meşhur karakteriyle özdeşleştirilen Çerçioğlu’nun, halkı kandırmakta usta bir figür olduğu ve ‘efelik’ sıfatını suistimal ettiği öne sürülüyor.
*- KIRIK TOPUKLU!
“Kırık Topuklu Kirli Kontes’ kitabı; iddiaların ve belgelerin ışığında bir yerel yöneticinin ülke gündemini nasıl meşgul edebileceğini gösteren bir örnek olarak dikkat çekiyor.
Ergün Poyraz’ın kaleme aldığı bu kitap, sadece Özlem Çerçioğlu özelinde değil, Türkiye’de yerel yönetimlerin nasıl birer güç merkezine dönüşebildiğinin de acı bir panoraması niteliğinde.
Kitap, savcılık dosyalarından medya kayıtlarına, MASAK raporlarından tanık ifadelerine kadar geniş bir yelpazede delillerle destekleniyor ve kamuoyunun vicdanına şu soruyu yöneltiyor:
Adalet mi, dokunulmazlık mı?
15:20
YORUMLAR