Özgür Özel 'telefon' gerçeğini açıkladı

İBB Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından her Çarşamba İstanbul’da düzenlenen 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' mitinginin altıncısı Pendik'te düzenlendi. CHP lideri Özel, kalabalığa seslendi.

Özgür Özel 'telefon' gerçeğini açıkladı
22 Mayıs 2025 - 08:41

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun 23 Mart tarihinde tutuklanmasının ardından başlayan 'Milli İrade' buluşmaları devam ediyor. 'Millet İradesine Sahip Çıkıyor' mitinginin altıncısına Pendik ev sahipliği yaptı. CHP lideri Özgür Özel, miting alanında toplanan kalabalığa seslendi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun bir telefonunun bulunduğuna yönelik haberlerin yapıldığını belirterek, "Telefon bulduk diye söyledikleri telefon, Ekrem Başkan'ın Beylikdüzü Belediye Başkanıyken kullandığı, İstanbul Büyükşehir'e geçince özel kaleme yönlendirdiği, kapattığı, bir çekmeceye attığı, 5 yıldır hiç arama yapmayan, asla ve asla içinde herhangi bir bilgi, belge, yorum olmayan bir telefon. Telefon buldum diye sevinen budalalara söylüyorum, Graham Bell bile sizin kadar sevinmedi telefonu icat ettiğine" ifadesini kullandı.

Pendik'te kalabalığa seslenen Özgür Özel'in konuşmasından öne çıkan ifadeler şöyle;

- Öncelikle ilk gün darbeyi haber aldığımızda İl Başkanımız Özgür Çelik ile birlikte durumu değerlendirdik. O Vatan Emniyet’in önüne gitti, ben Saraçhane’ye geçtim. Darbenin maksadını İstanbul’un iradesine kayyum atamak, Saraçhane’yi ele geçirmek, seçimle kazanamadıkları İBB’yi atamayla yönetmek istediklerini biliyorduk. O gün dedik ki, ‘Bugün akşama buraya bir çağrı yapalım’. Daha biz bunu söylerken, en tepeden gelen talimatla, İstanbul Valiliği 5 gün süreyle üç kişi bir araya gelmeyi, toplanmayı, yürümeyi, eylem yapmayı yasakladı. Saraçhane’ye, tarihi Yarımada’ya gelen köprüleri kaldırdılar. Metro duraklarını kapattılar. Vapurları iskelelere zincirlediler. Otobüsleri ve özel araçları, 7,5 kilometrelik bir çaplı Saraçhane’ye yaklaştırmadılar. Dedik ki, ‘Ne olacaksa bu akşam olacak’. Ya bu akşam İstanbullu seçtiğine sahip çıkacak ya da atanmışların dönemi başlayacak, sandık gidecek, kayyum gelecek.

- Gözümüz, kulağımız, yollardaydı ve orada iki önemli iş oldu: Bir tanesi Vatan Emniyet önündeki Cumhuriyet Halk Partililer oradaki bariyerleri aşıp gelmesi, ikincisi İstanbul Üniversitesi’nin önündeki öğrenciler bariyerleri aşıp meydana geldiler. İlk beş, altı bin kişi oradan, sosyal medyadan fotoğraf paylaştılar. Bize seslendiler, biz çıktık, balkondan onlara seslendik. ‘Bütün İstanbul’u buraya çağırıyoruz’ dedik. Bir anda 10 kilometre yürüyerek gelenler, köprüler kalkmasına rağmen ta nereden dolaşarak gelenler, kucağında çocuğuyla, karnında üç aylık bebeğiyle, anasının babasının koluna girip gelenler 19 Mart darbe girişimini püskürttüler. O gece toplanan 100 binler, 500 bin oldu, 1 milyon 200 bin oldu. Yedi gün yedi gece boyunca Türkiye siyaset tarihinin en önemli direnişlerinden bir tanesini orada hep birlikte gerçekleştirdik. Ardından köprüyü geçtik buraya Maltepe’ye geldik, milyonlarca kişi irademizle haykırdık. Seçtiğimiz belediye başkanına, Ekrem İmamoğlu’na sahip çıktık.

- O günden beri her hafta sonu bir ilde, Samsun’dan başlayarak, Yozgat’ta, Mersin’de, Konya’da, Van’da ve nihayet 19 Mayıs’ta 2 milyon İzmirli ile birlikte Gündoğdu Meydanı’ndaydık. İlçe mitinglerinin beşincisini ise geçen hafta Silivri’de yapmıştık. Dediler ki, ‘19 Mayıs’ta muhteşem bir miting yaptınız ve herhalde burada bitiyor’. Dedik ki, ‘19 Mayıs bitişlerin, vedalarının değil başlangıçların, ilk adımın tarihidir’. Şunu söyledik: Biz 19 Mayıs’ta İzmir’de bir kapanışı değil, bir başlangıcı gerçekleştirdik. Ekrem Başkan’ı, belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, belediyedeki bürokratlarımızı, bütün arkadaşlarımızı alana kadar and olsun ki bu bir başlangıçtır. 19 Mayıs’tan sonra ilk miting Pendik’tedir.

- Türkiye’nin duymak istediği ses, ihtiyacımız olan slogan, ‘Bu daha başlangıç, mücadeleye devam’. Günlerdir Anadolu Yakası bizi çağırıyor. Günlerdir diyorlar ki, ‘Anadolu Yakası’nda Cumhuriyet Halk Partisi’nde olmayan bir ilçede, Pendik’te bir miting yapalım’. Pendik, şüphesiz İstanbul’un en büyük üçüncü, Türkiye’nin dokuzuncu belediyesi. 750 bin kişilik nüfusuyla, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yıllardır kazandığı, kalesi saydığı bir ilçe. Ancak bu süreçte hep söylediğimiz bir şey var. Biz o eski siyaseti çok geride bıraktık. Siyasette artık onun kalesi, bunun kalesi yok. Yozgat’ta, Konya’da, Van’da bunu gösterdik. Bugün akşam da Pendik’te bütün Türkiye’ye haykırıyoruz ki; Pendik ne AKP’nin ne başkasının değil milletin kalesidir.

"15 Temmuz’da en husumetli olduğumuz partiye, darbeye kalkışılınca bile sandığı, demokrasiyi savunan bir anlayıştan geliyoruz"

-25 yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yönettiği, sorunlarını çözemediği ama hep çantada keklik saydığı bu ilçede son seçimlerde biz Pendik’i bilen, tanıyan, Pendik’in sorunlarını çözeceğini inandığımız bir adayımızla Tarık Balyalı ile Pendiklilerin karşısına çıktık. Tarihimizin en yüksek oyunu alarak, 180 bin oya, yüzde 43’lere ulaştık ama olmadı. Bütün Pendikliler, Pendik’in AKP’li, MHP’li ve diğer partilerden çok değerli seçmenleri bilsin ki, biz birileri gibi alamadığımız ilçeye küsen, oy vermeyen seçmeni cezalandırdıran bir anlayıştan değil, kusuru kendinden arayan ve gelecek için bugün neyi eksik yaptıysak onu telafi etmeye çalışan bir anlayıştan geliyoruz. Kaybettiği seçimi ülke demokrasisinin kazancı sayan İsmet Paşa’nın geleneğinden geliyoruz. Biz 47 yıl boyunca birinci parti olamayıp, kazan sandığa küsmeyen, seçmene kızmayan, darbeye kalkışmayan, 15 Temmuz’da en husumetli olduğumuz partiye, darbeye kalkışılınca bile sandığı, demokrasiyi, milletin iradesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni savunan bir anlayıştan geliyoruz. Kimse bizi yıllarca seçim kazanıp, birinci parti olunca milli iradeyi baş tacı eden, bir seçim kaybedince darbeciliğe girişen, cuntacılardan zannetmesin.

- Cumhuriyet Halk Partisi, sadece kendi seçmenini değil, bugün sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, sandığı milletin önünden kaçırmaya çalışanlara karşı Türkiye’nin bütün demokratlarıyla omuz omuza vermiş bir partidir. Nasıl ki, yerel seçimlerde başardıysak bundan sonraki seçimlerde de Türkiye İttifakı ile Türkiye’nin sosyal demokratlarını, muhafazakar demokratlarını, milliyetçi demokratlarını, liberal demokratlarını, Sosyalist demokratlarını, Kürt demokratlarını omuz omuza, yan yana getirip otokratları yeneceğiz.

"Erdoğan, Ekrem İmamoğlu ile onu yenemeyeceğini anladığı için, onu hapse atmıştır"

- Tam 62 gün oldu. Ekrem Başkan’a yani dünyanın Türkiye’de en çok tanıdığı, kiminin Türkiye’nin adını bilmeyip adını bildiği güzel İstanbul’un seçilmiş, şehremini insanına, şehrin emin insanına, İstanbul’un muhafızına, birinci seçimi kazandığında oyun bozanlık yapıp mazbatasını iptal ettiklerinde, 806 bin farkla gelene, 5 yıl hizmet edip karşısına Başbakanlar, Meclis Başkanları ya da Şehircilik Bakanları çıkarıp bileğini bükemediklerine karşı, üç kez üst üste sandıktan çıkan Ekrem Başkan’a darbe yapılalı tam 62 gün oldu. Erdoğan, Ekrem İmamoğlu ile yarışmaktan korktuğu için, onu yenemeyeceğini anladığı için, onu hapse atmıştır. İftiralar attılar, hala atıyorlar. Yalanlar söylediler, hala söylüyorlar. 62 günde başımıza gelenlere ve bugün yaptıklarına kısaca bakalım çok ibretlik.

- ‘560 milyar yolsuzluklar var’ dediler oysa 6 yıldır İstanbul’u yönetiyoruz, 6 yıllık bütçe 490 milyar lira. Bu paranın yüzde 60-70’i personel maaşı. Personele hiç maaş vermesen, hiç asfalt dökmesen, hiç çöp toplamasan, hiç su üretmesen, dağıtmasan, hiçbir hizmet yapmasan 495 milyar, bu paranın 350 milyarı personel maaşı… Diyorlar ki, ‘560 milyar yolsuzluk var’. Bir lirasını ispat edemediler. Bugün masaya oturup, anlaştıkları terör örgütü ile Ekrem başkanı o örgüte yardım etmekle suçladılar ama ispatlayamadılar. 'Evde kasalar var, vinçle çıkacak' dediler bir kumbaranın içinden dört bin lira bulabildiler. 'Kurultay’da bin 200 telefon dağıtıldı' dediler, söyledikleri marka telefon kurultaydan bir yıl sonra üretildi, Türkiye’ye geldi. Bütün telefonları gösterdik. Söylediklerinden bir tanesini bile bulamadılar. ‘Ekrem beyin garajlarda lüks arabaları var’ diye servis ettiler, üç gün konuştular. Arabaların MHP’li milletvekillerine ait olduğunu görünce sustular oturdular. 'Valizde para var' dediler, para dedikleri valizden rahmetli Kadir Topbaş’tan kalmış jammerlar çıktı, sustular. Hiçbir şey söylemediler. ‘Ciddi belgeler var dediklerinden, ifadeler ortaya çıkacak dediklerinden öyle duydum, öyle tahmin ediyorum' diye ifadeler, dört ay konuşup son iki günde aldıkları MASAK raporundan adeta boş bir peçete torbası çıktı. Bir tek ispatta bulunamadılar. Erdoğan dedi ki, ‘Bir ay sonra birbirlerinin yüzlerine bakamayacaklar’. İki ay geçti Erdoğan söylediğini unuttu, ben buradayım Pendiklilerin gözünün içine bakıyorum, arkadaşlarımla gurur duyuyorum.

ÖZEL TELEFON GERÇEĞİNİ AÇIKLADI

CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun bir telefonunun bulunduğuna yönelik haberlerin yapıldığını söyleyen Özel, şunları kaydetti:

- 560 milyar yalan, lüks araba yalan, cep telefonu yalan, para kasası yalan, bavullarda para taşımak yalan, MASAK raporu yalan. Şimdi çıkmış iki gündür 'telefon bulduk' diyorlar. Hangi telefonu? 'Bir eve gidildi, o evde bir telefon bulundu. Bu Ekrem İmamoğlu'nun gizli telefonuydu' diyorlar. Utanmadan, sıkılmadan koca koca gazeteciler, köşe yazarları yazıyor. 'Efendim telefon bulundu, yeni kanıtlar çıkacak.' Telefon bulduk diye söyledikleri telefon, Ekrem Başkan'ın Beylikdüzü Belediye Başkanıyken kullandığı, İstanbul Büyükşehir'e geçince telefonu özel kaleme yönlendirdiği, kapattığı, bir çekmeceye attığı, 5 yıldır hiç arama yapmayan, asla ve asla içinde herhangi bir bilgi, belge, yorum olmayan bir telefonu iki gündür algı yönetimi için 'telefon bulundu' diyorlar. Buradan bütün Türkiye'ye söylüyorum. Büyük bir yalanla karşı karşıyayız.

- Anılan telefonun Ekrem Başkan'ın ilk ifadesinde kayda geçirdiği telefondur. İlk gün söylemiştir. Telefon buldum diye sevinen budalalara söylüyorum, telefonu icat eden Graham Bell bile sizin kadar sevinmedi telefonu icat ettiğine. Yalandan delil icat edemezsiniz. Bütün Türkiye'ye ilan ederiz ki yeni bulunan telefon dedikleri zaten söylediğimiz telefondur, asla ve asla delil durumunu değiştirecek bir şey yoktur. Ekrem Başkan masumdur, ben de kendisine sonuna kadar kefilim.

“Yalanlarla kurduğunuz bu kumpas duvara toslamıştır”

- Bu coşkulu meydandan Erdoğan'a bir çağrıda bulunuyorum. Yalanlarla kurduğunuz bu kumpas duvara toslamıştır. İddianameye yazılan iftiralar çürümüştür, tükenmiştir. Millet, bu kumpasa razı gelmemiştir, ikna olmamıştır. Bir hata yaptınız, yol yakınken dönünüz. Eğer bu yanlıştan dönersen sadece yanlıştan dönmüş olursun, özür dilersin. Bu yanlıştan dönmezsin tarihe darbeci olarak geçiyorsun, cuntabaşı olarak kalacaksın. Israr ettikçe hem kendinizi bitiriyorsunuz, hem memleketi bitiriyorsunuz.

- Merkez Bankası 60 milyar dolar rezerv yaktı bu uğurda. Bu para, kişi başına 27 bin TL. Bu para, dün gece doğan kundaktaki bebekten de ölüm döşeğindeki hastadan da, bu meydandaki herkesten de, 86 milyondan ayrı ayrı çıktı. Emeklilere 14 bin değil 30 bin TL maaş vermek, bunu 10 yıl boyunca yapmak mümkün bu parayla. Çiftçilerin bütün borçlarını silmek, bir o kadar da üstüne para vermek mümkün bu parayla. Emekliye, işçiye, çiftçiye, memura bulunamayan parayı Ekrem Başkanı hapiste tutmak için harcayanlara şunu söylüyoruz. Korkunun ecele faydası yok, siz gideceksiniz, Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu olacak.

“Eğer cesaretiniz varsa, bir an önce iddianameyi düzenleyin”

- Buradan Erdoğan'a Pendik Meydanı'ndan bir kez daha meydan okuyoruz. Erdoğan, sen birini yolladın, yalanlar, iftiralar, gizli tanıklarla bir şeyler tasarladın, olmuyor. Sen ona güveniyorsun, biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Eğer cesaretiniz varsa, bir an önce iddianameyi düzenleyin, arkadaşlarımızın yargılanmalarını TRT'den canlı yayınlayın. Bu millet iftirayı da görsün, cevabını da duysun. 25 yıldır kazandığın Pendik hak, hukuk, adalet diye inliyor ve sana sesleniyor, diyor ki, 'Gel, gel cesaretin varsa TRT'ye gel'. Yarından itibaren sokakta, parkta, çarşıda, pazarda, alışverişte, ev gezmesinde, iş yerine giderken serviste AK Partili kimi görürseniz şunu sorun: 'Neden TRT'den yayınlanmıyor bunlar? İftiraları duyuyoruz da cevaplarını duyamıyoruz.' Kendine güvenen yayınlasın.

- Pendikli AKP'li gençlere, İstanbul'daki, Türkiye'deki AKP'li gençlere seslenmek ve onlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bakın genç arkadaşlar, kadınıyla, erkeğiyle bütün gençler hepimiz futbolu biliyoruz. Biliyorsunuz ki, hayat fena halde futbola benzer, siyaset daha da benzer. Şunu görün ki, yıllardır Tayyip Bey ile müsabaka yapıyoruz, 23 yıl boyunca Tayyip Bey kazandı ama 31 Mart seçimlerinde biz kazandık. AK Parti, 23 yıl sonra ikinci parti oldu. Cumhuriyet Halk Partisi, birinci parti oldu. Tayyip Bey, o maç yaptığımız top kendi kalesine girince kızdı. Topu aldı, sizin eve geliyor, kimseyi oynatmam diyor. Madem ki kazanmıyorum, artık maç yok diyor. Ben bunu topu keseceğim, bundan sonra maç yapmayacağız diyor. Pendikli AKP'li genç kardeşim, Tayyip Bey'e deyin ki, 'Kazanınca iyi de kaybedince biz niye kaçıyoruz, niye topu kesiyorsun' deyin. 'Ver o topu, sen otur evde, biz gidip oynayacağız' deyin.

'Korkakların tarihte yeri yoktur'

- Bakın, AK Partili arkadaşlar belki bir maç kaybedersiniz, iki maç kaybedersiniz ama onurunuzu, gururunuzu, haysiyetinizi kaybetmezsiniz. Yenmekte var, yenilmekte var. Kazanınca oynayıp, kaybedince topu kesmek kimseye yakışmaz. Tayyip Bey, kaybetmeyi de öğrenmeli. Eğer AK Partili gençler topu alıp gelirlerse AK Parti demokratik bir partiye dönüşür. Belki ilk seçimi kaybeder ama gelecekte hepinizin siyaset olanağı olur, iktidar ihtimali olur. O top kesilirse demokrasi biterse, geriye hiçbir şey kalmaz. Sadece bir tek adam ve onun yarattığı felaket kalır. Siz de o ayıbın ortağı olursunuz, kendinize bunu yapmayın, ailenize bu utancı yaşatmayın. Gelin sahaya. Korkup da kaçanlar tarihe geçemez. Tarihe kazananlar da kaybedenler de geçer ama korkakların tarihte yeri yoktur.

“Asgari ücrete temmuz ayında zam alacağız”

- Bir anda yüzde 47,5 olan faizler KOBİ'lerin, sanayicilerin kullandığı kredilerin faizlerini yüzde 70'lere çıkardı. TÜİK'e göre 4 aylık enflasyon yüzde 13. Yıl başında 22 bin TL olan asgari ücret, şu anda alım gücü olarak o günün 19 bin TL'sine indi. Yani 3 bin TL eridi. ENAG'a göre 4 bin 400 TL eridi. Geçen seçimlerden önce enflasyonist ortamda asgari ücrete gerekirse 4 kez zam yaparız diyorlardı. Şu anda 4 ayda verilen zamdan fazlası gitti. Yarından itibaren bütün işçi sendikalarını, konfederasyonları ziyaret takvimimize alarak hem işçi örgütleriyle, hem işveren örgütleriyle hem işçilerle birlikte asgari ücrete temmuz ayında hakikatli bir zam yapılması için, bir ara zam için çalışmaları başlatmaya karar verdik. Sendikaların önerilerini alarak, gerekli araştırmaları gerekli çalışmaları yaparak, işçilerle, işverenlerle görüşerek, küçük işletmeler, KOBİ'ler için bu yükün onların sırtına gelmesini engelleyecek çözüm önerilerini dile getirerek asgari ücrete temmuz ayında zam alacağız.

"36 arkadaşımızın alınlarından öpüyoruz"

- Saraçhane’de binlerce gözaltı, 301 tutuklama olmuştu. Halen 36 genç arkadaşımız tutuklu bulunuyor. Bugün Boğaziçi tutuklularının tutukluluğuna karar verecek hakim gitmiş, bir hafta yıllık izne ayrılmış. Çocuklara diyorlar ki ‘Bir hafta daha bekle.’ Adeta muhalif gençlere, itiraz eden gençlere, üniversite gençliğine düşman hukuku uyguluyorlar. Darbeye karşı direnişi başlatan İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, tüm Türkiye’deki bütün genç arkadaşlarımızın emeğine ve yüreğine sağlık. İçeride bulunan 36 arkadaşımızın da alınlarından öpüyoruz.

"Partimize oy veren Kürt seçmenleri cezalandırmak isteyen bir anlayış var"

- Biliyorsunuz hem Ataşehir’de, hem Kartal’da birer belediye başkan yardımcısı, sekiz belediyemizde de birer belediye meclis üyemizi toplayıp, belediyelere akıllarınca korku salmak, belediye başkanlarımızı tedirgin etmek ve o belediye meclis üyeleri üzerinden onlarla birlikte partimize oy veren Kürt seçmenleri cezalandırmak isteyen bir anlayış var. Buna DEM Parti, Kent Uzlaşısı diyor. Bunun bizim partimizdeki ismi daha geniş. Biz buna Pendik İttifakı, İstanbul İttifakı, Türkiye İttifakı diyoruz. Ama DEM’den, ama diğer partilerden kanaat önderi, oy getirebilecek, hatta geçmişte başka partide siyaset yaptılarsa da eğer demokratsa, bu ülkenin bütünlüğü ile bir sorunu yoksa, vatanına, milletine bağlı ise bu ittifakın içine alıyoruz.

"Böyle bir suç varsa o suçun faili benim"

- Türkiye’de tüm illerde, birçok ilçede çeşitli siyasi partilerden isimler alındı. İstanbul’da da ilçelerde birer, ikişer DEM’de geçmişte siyaset yapmış ya da Kürtlerin kanaat önderlerinden oy verecekleri isimler listelerde yer aldı. Bu ne bir kusur, ne bir günah. Ama savcı şöyle yazmış, ‘Batıda belediye kazanamayacakları yerlerde CHP listelerinden seçime girmek suretiyle, batıdaki Kürtlerin temsil imkanı kazandığı…’ Bunu suç olarak gösteriyor. Eğer böyle bir suç varsa o suçun faili benim kardeşim, ben. Açıkça hem bir yandan PKK ile pazarlık ediyor, PKK ile bir süreç yürütüyorlar. Abdullah Öcalan’a methiyeler düzüyorlar. Diğer taraftan belediye meclislerinde yer alan birer Kürt vatandaşı alıp içeri koyuyorlar, HDK’dan yargılıyorlar. Bugün onların duruşması vardı. HDK’nın, başta İzmir 12’nci Ağır Ceza’nın karar olmak üzere çokça kararda bir kongre olduğu, terör örgütü olmadığı yazdığı halde 10 kişiyi bugün 10 saat yargılayıp Eylül’ün bilmem kaçına kadar tutukluluğuna devam kararı vermişler. Yazıklar olsun.

"Bu adımı kriminalleştirenler Türkiye'nin en büyük düşmanlarıdır"

- Bir tarafta Devlet Bey’in konuştuğu umut hakkı, diğer tarafta Türkiye demokrasisinin en sağlıklı işbirliklerinden birine, Türkiye’nin barışına vurulmuş büyük bir darbedir. Bu meselede ne bir belediye başkanı, ne bir belediye meclis üyesi mesul değildir. Türkiye’nin birlik ve beraberliği için atılmış bu adımı kriminalleştirenler, Türkiye’nin en büyük düşmanlarıdır. Türkiye’deki herkes bilsin ki bu meydandakiler, bu meydanda yan yana duranlar, hem Ekrem İmamoğlu’nun, hem Selahattin Demirtaş’ın, hem Ümit Özdağ’ın özgürlüğünü birlikte savunabilen demokratlardır. Bu meydandaki bu alkış Türkiye’nin umududur. Türkiye’nin umudu sizlersiniz. Efendim Ümit Özdağ’ı içeri alsınlar, ona birileri sevinsin. Selahattin Bey’i alsınlar, başkası sevinsin. Ekrem Başkan’ı alsınlar, öbürü sevinsin. Bir tek adam, hep sevinsin. Öyle yağma yok; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.

"Evinde demokrat olmayan küresel lider olamaz"

- Kimseyi düşünmeyip bir tek kendini düşünen biri var. Şimdi devletin parasıyla, devletin parasını ajanslara verip kendine kampanya yaptırıyor. Oylar düşmüş ya. Oradan kendini yükseltmek için kampanya yaptırıyor, ‘küresel lider’ diye. Buradan Erdoğan’a söylüyorum; evinde demokrat olmayan küresel lider olamaz. Evinde otokrat olan, evinde diktatör olan ne dünyaya lider olur, ne küresel lider olur. Olsa olsa rezil olur. Memleketi de rezil eder.

- Ecevit’le Yaser Arafat’tan beri CHP’nin sahip çıktığı Filistin davasına, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının gidip omuz verdiği Filistin’in haklı kurtuluş mücadelesine, sahip çıkmayan, Trump’ın sözüyle Gazze’yi sahil kasabası yapmaya çalışan, Filistinlilerin Gazze’den uzaklaştırılmasına susandan, Kuzey Kıbrıs’ı Türki Cumhuriyetler tanıyacak diye beklerken, Türki Cumhuriyetlerin Güney Kıbrıs’ı tanımasına susandan, Ege’deki Adalar’daki işgallere susandan, Türkiye’nin hakkını, menfaatini Trump’ın iki dudağının arasına bırakandan küresel lider olmaz. Böylesine birisinin kendi hesapları için memleketin çıkarlarını feda etmesine, AK Partililer susuyor mu bilmem. Ama bu meydan susmaz, susmadı, susmayacak.

"İlk hedef 20 milyon imzayı tutturmak"

- Bu meydan, bu enerjisini 15 milyonu geçen, 20 milyona doğru yürüyen imzalarda, ilk hedef 20 milyonu tutturup, 28 milyona doğru yürümek için bu meydan görev almaya hazır mı? İlçeden stantlardan boş imza föylerini alıp kapı kapı gezmeye, imza vermeyenleri ikna etmeye, gidilemeyen yerlere gitmeye, imzaları tamamlamaya hazır mıyız? 20 milyonuncu imzayı notere tespit ettirdikten sonra, 8 milyon kalan imzayı teker teker geriye sayacağız. İmzalar bize emanet, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisine emanet. Onu kimseye vermeyiz. Sadece notere tespit için göstereceğiz. O imzalar herkesin onuru olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nde saklanacak. Şimdi buradan hep birlikte Silivri’ye doğru sesimizi duyuracak kadar gür bir sesle seslenelim. Ey Erdoğan, ben milletim, ben milli iradeyim. Ben ne dersem o olur. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Bu sandık sizin inancınızla, kararlılığınızla, coşkunuzla, cesaretinizle ya gelecek ya gelecek."

YORUMLAR

  • 0 Yorum