Evin kokusu Nejat Uygur Sahnesi'ne sindi

Kadın Oyunları Festivali’nin üçüncü gününde,  “Evin Kokusu” oyunu seyirciyle buluştu.

Evin kokusu Nejat Uygur Sahnesi'ne sindi
26 Mart 2021 - 09:28

Ayvalık Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi’nde sergilenen, Nagihan Gürkan’ın yazıp yönettiği oyunda usta oyuncu Sıla Erkan tek kişilik performansıyla yürekleri fethetti. 

Seyirciyle interaktif ilişki

Seyirciyi sahnede karşılayan Sıla Erkan, Bernarda Alba'nın Evi metnini anlatmak üzere sandalyeye oturdu ve tüm karakterleri oynadı. Sanatçı oyun süresince seyirciyle interaktif bir ilişki kurdu. Bernarda Alba'nın Evi metindeki kadınları kendi kişisel tarihinde barındırdığına dair seyirciye verdiği ipuçlarıyla "unutmak-hatırlamak" ekseninde bir yere oturttu. Oyun, herkesi kendi geçmişine döndürüp bulunduğu ana döndürdü. 

Kendime kızıyorum

Ankara’da başlayıp Ayvalık’ta final etabı gerçekleşen Kadın Oyunları Festivali’nde yer almaktan büyük gurur duyduğunu dile getiren Sıla  Erkan, “İyi ki buradayım. Çünkü salondaki izleyici koltuklarına da fotoğrafları yapıştırılan şiddet sonucunda hayattan koparılan kadınlarla benim aramda herhangi bir fark yok ki. Ortada ‘Bu kadınlar, şöyle oldukları için katledildiler’ diye bir durum yok. Yani neredeyse şansına yaşar hale geldik. Bu yüzden de bana göre bu festival çok geç kalınmış bir organizasyon. Kendime de bu anlamda kızıyorum. Benim de bir tiyatro sahnem var ve benim de böylesi bir organizasyon aklıma gelebilirdi” dedi.

2,-001.jpg

Kadınlar her an hatırlanmalı

 Kadınları her hatırlatmanın sanatçıların baş görevi olduğunu vurgulayan sanatçı duygularını şöyle dile getirdi: “8 Mart Dünya Kadınlar Günü ama 9 Mart’tan itibaren önümüzdeki 7 Mart’a kadar da Dünya Erkekler Günü’dür’ şeklinde bir espri vardır. Aslında bu çok doğrudur. Yalnızca 8 Mart değil, kadınları her an için hatırlatmak bizim görevimiz galiba. Tiyatro söz konusu olduğunda, rol kişilerine baktığınızda tarihten bu yana ağırlıklı olarak erkekler de var. Tabi çağdaş oyunlarda da bu var. Dolayısıyla belki de dursun artık erkek rol kişileri mümkünse. Biraz da kadınlara bakalım. Kadınların hikâyelerine bakalım. Onların ağzından dinleyelim. Ne giydiklerine bakmayalım. Neyi anlattıklarına ve neyi dert ettiklerine bakalım. Her şeyden önce bir kadın olarak bakıldığında fiziksel şiddetin başlamasına gelene kadar kadın konusu önemsizleştiriliyor. Hatta kadın ve şiddet konusunu dile getirenler, saçmalıyormuş ve hatta haddini aşıyormuş gibi bir hale getiriliyor. Ama aslında şiddete baktığımızda zaten kabul edilebilecek bir şey değil elbette. Ama bunun dışında biz de oyunumuz da bu konuyu içten içe mevzu etmeye çalışıyoruz. Zaten biz kadınlar baskı altındayız. Hem de çok ciddi bir baskı altındayız. Bu durum; sabah uyandığımızdan, gece uyuduğumuza kadar devam eden bir şey… Bu bize hafif gelen, bizim idare ettiğimiz, ‘tamam öyle olsun’ dediğimiz, kendi pratiklerimizi geliştirdiğimiz bu ciddi baskı; bir süre sonra kadına yönelik hakareti, psikolojik baskıyı ve şiddeti de beraberinde getiriyor.  Oysa kadın ya da erkek fark etmez bir insanın bedeni, Ona ait bir varlıktır. Ama birçok toplumda kadının da varlığı kabul edilemediği için ister onu bunu giysin, ister o lafı etsi ister öyle oturmasın da böyle otursun, dik durursam da problem haline geliyor, kamburlaşırsan da problem haline geliyor.”

Bugün kadına şiddet konusunda ne yazık ki bu noktadayız 

Kadınların hemen her kesimde “Onu giydi, bunu çıkardı, yok, onu söyledi, yok, bunu yaptı’ gibi sürekli bir edepli hale getirilebilme durumlarının yaşandığına değinen sanatçı şöyle devam etti:

“Kadın sürekli; sanki ilgilenilmesi, sanki kendi kendine beceremez de, bizim yardımımızla ayakta durabilir gibi bir haline dönüştürülmek isteniliyor gibi bir durum var ortada. Şimdi bu arzu neticesinde, zaten sosyolojik anlamda da bu arzu var. Bunun dışında toplumu yönetenlerde de bu var. Bu durum sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde böyle bir durum var. Tabiî ki kadının varlığı kabul edilmediği sürece elbette ki bizim mevzu bile edemeyeceğimiz. Bu durum kadın ya da erkek fark etmiyor. Genelde böyle bir çaba var. Kadın; ‘tayt mı giydi, eteğini mi giydi? Onu yaptı, bunu mu yaptı?’ bunu bir erkeğin üzerinde yapmıyorsak, elbette bir kadın üzerinde de yapmamamız gerekir. Kadının sadece kadın olarak var olması, sadece bir insan olarak var olmasını tahammül edemediğimizden midir, bilinmez. Bugün kadına şiddet konusunda ne yazık ki bu noktadayız. Bana göre sorun aslında tam da burada başlıyor.”

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum